5 Ekim 2009 Pazartesi
balkan bulgaristan rusya mısır
Özellikle Balkan turları topraklarında meydana gelen isyanlar, devletin günden güne zayıflamasına ve sonunda parçalanmaya kadar varan bir sürece götürmüştür. 1789'da meydana gelen Fransız İhtilali Avrupa 'da eşitlik, adalet, özgürlük, bağımsızlık, anayasacılık vb. birçok yeni düşüncenin ortaya çıkmasına sebep oldu. Ortaya çıkan bu yeni düşünceler kısa sürede, bütün dünyada olduğu gibi Balkanlar’da da hızla yayıldı.Yukarıda da belirtildiği gibi, 19. yüzyıldaki sistematik ayaklanmalardan önce 18. yüzyılda da Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan turları gibi bazı Osmanlı Balkan eyaletlerinde daha çok, vergilerin toplanması ve birtakım ekonomik sebeplerden ötürü ufak çaplı köylü ayaklanmaları olmuştu. Ancak ilk büyük ayaklanma 19. yüzyılın hemen başında Sırbistan'da patlak verdi.Sırpların isyanında; Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik fikirlerinin yanı sıra, büyük devletlerin kışkırtmaları, Sırp topraklarının 18 yüzyıldaki Osmanlı-Avusturya Savaşları sebebiyle harabeye dönmesi, Osmanlı yönetiminin eski gücünde olmaması ve cazibesini yitirmesi, Yeniçeri ileri gelenlerinden bazılarının halka zulmetmesi gibi birtakım sebepler sayılabilir.Yeniçeriler 1801 yılında Sırbistan'da, Osmanlı padişahının temsilcisi olan Belgrad paşasını öldürdüler. Bölgede kendilerine karşı koyacak bir güç olmayan yeniçeriler, âdeta bölgeyi keyfî bir askerî yönetimle idare ediyorlardı. Yeniçeriler, birtakım gerekçeler ileri sürerek 72 Sırp ileri gelenini idama mahkûm ettiler. Bu olay 1804 yılında Sırp halkının, bir domuz tüccarı olan Kara Yorgi'nin başkanlığında ayaklanarak tepki vermesine sebep oldu.Başlangıçta birtakım haksızlıklara karşı bir tepki olarak başlayan mücadelenin yönü, Sırp kuvvetlerinin İvankovaç Savaşı, Mişar Savaşı ve Deligrad Savaşı'nda Osmanlı kuvvetlerini arka arkaya yenmesi üzerine Kara Yorgi tarafından bağımsızlık olarak değiştirildi. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nın tam bu döneme denk gelmesi de İsyanın bir türlü kontrol altına alınamamasına neden oldu. Ancak Osmanlılar 1809'da yaklaşık 20.000 kişilik bir kuvvetle tekrar Sırbistan'a girdi ve Çegar Savaşı'nda asi Sırp ordusu isyanın başından beri ilk defa ciddi olarak yenilgiye uğratıldı. Ancak Kara Yorgi Rusların da desteği ile isyanını 1812'ye kadar aralıklarla devam ettirdi. 1812 Bükreş Antlaşması'nda Rusların da baskısıyla Sırplara birtakım haklar verildi. Fakat bu verilen haklardan tatmin olmayan ve yukarıda da açıkladığımız gibi tam bağımsızlığı hedefleyen Kara Yorgi tekrar ayaklandı. Tam bu sırada Napolyon'un Rusya turları Seferi'ni başlatmasından da faydalanan Osmanlı Devleti, Ruslardan yardım alma ümidi olmayan Sırplar üzerine bir ordu gönderdi. Türk kuvvetleri karşısında tutunamayan Kara Yorgi yenilerek Avusturya'ya kaçmak zorunda kaldı. Bunun üzerine isyanın liderliğini 3 yıl sonra,1815'de Miloş Obrenoviç aldı. Bu ayaklanmaya müdahale etmesi hâlinde Rusya'nın müdahalesinden çekinen Osmanlı Devleti, Miloş'la anlaşma yoluna gitti. Onu Sırpların prensi olarak tanıdı ve Sırbistan'a kısmî özerklik verdi.1817'ye gelindiğinde Sırp isyanı yatışmış gibi görünüyordu. Ama kısa bir süre sonra bu sefer de, imparatorluk içerisindeki başka bir Ortodoks halk olan Rumlar, 1821'de Eflak'ta Aleksandr İpsilanti(Alexander Ypsilanti) başkanlığında ayaklandılar. Rumların isyanlarını burada başlatmasının sebebi bölgenin Rusya yakın olması sebebiyle ruslardan da yardım alacaklarını ummaları ve ayrıca Eflak halkının da kendilerine destek vereceğini düşünmeleriydi. Ancak Bab-ı Ali tarafından, uzun bir süreden beri bölgeye yönetici olarak atanan Fenerli Rum idarecilerin kötü yönetiminden çok çekmiş olan Eflaklılar'ın isyana destek vermemesi ve İpsilanti'nin çok güvendiği Rus yardımının da bir türlü gelmemesi nedeniyle ayaklanma kısa sürede bastırıldı.Bunun üzerine Avusturya'ya kaçan İpsilanti orada tutuklandı.Romanya'daki ayaklanmanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Rumlar bu sefer de Mora’da yeni bir isyan başlatarak bağımsız Yunan devletinin kurulduğunu ilan ettiler. Ayaklanma kısa sürede Yunan anakarasının başka yerlerine ve Girit'e de sıçrayarak bölgedeki Türklere karşı bir katliama dönüştü. Ayrıca, Osmanlı ordusunun kara ve deniz kuvvetlerinin isyanı bastıracak yeterliliğe sahip olmaması ayaklanmanın bir türlü kontrol altına alınamamasına sebep oluyordu. Bunun üzerine Sultan II. Mahmut, Mısır turları valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya İsyanı bastırması hâlinde Mora valiliği vaadinde bulunarak onun desteğini istedi. Teklife olumlu yanıt verilmesinden sonra, Osmanlı birliklerinin de desteklediği Mısır kuvvetleri, kara ve denizden Mora yarımadasına, Yunanlara karşı saldırıya geçti. Yunanları kısa sürede yenilgiye uğratan Mısır ordusu 1827'de Atina 'yı ele geçirerek asi Yunan hükümetini ortadan kaldırdı.Balkanlar’da 19. yüzyılda başlayan isyanlar, etnik karşıtlıklardan kaynaklı çatışmalar sonrasında patlak veren Balkan Savaşları, bölgedeki Osmanlı egemenliğini sarsmıştır. 1. Balkan Savaşı’nda çok sayıda cephede, büyük birliklere karşı savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusu, birkaç savaş hariç, geri kalan bütün savaşlardan yenilgiyle ayrılmıştır. Bu savaşlar sonrasında sınırları bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin batı sınırlarının bile gerisine gitmiştir. Akabinde gerçekleşen 2. Balkan Savaşı’nda bir nebze dahi olsa toparlanan Osmanlı ordusu, kaybettiği küçük birkaç toprak parçasını ve Edirne’sini geri almıştır.[12]1878’de dağılmanın eşiğine gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun kesin çöküşüne giden yolun dönüm noktası Balkan Harbi oldu. Onun ardından başlayan Birinci Dünya Savaşı bu süreci tamamladı. Esasen Balkan Harbi, âdeta Avrupa’daki karşıt ittifakların aralarındaki hesaplaşmaya ve paylaşım savaşına hazır olmak amacıyla ürettikleri modern silahların denendiği “kostümlü” bir prova olmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın halledemediği sorunlar bir şekilde İkinci Dünya Savaşı ile çözüldü. Tüm bu süreçte 150.000.000’dan fazla insan yaşamını kaybetti
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.