Ekoloji uzmanları zamanı dört yüzyıl geriye sardı. Ve Henry Hudson'ın tayfasıyla ilk kez New York Limanı'na girdiği o eylül gününde Manhattan Adası'nın nasıl göründüğünü ortaya çıkardı.
Son yıllarda New York'a gelen en şaşırtıcı ziyaretçilerden biri José adındaki kunduzdu. Nereden geldiği hakkında kimsenin fikri yoktu.
Ekologların tahmini, kuzeydeki Westchester ilçesinden çıkıp, Bronx Nehri'nden yüzerek buraya ulaştığı yönündeydi. 2007 kışında bir sabah, Bronx Hayvanat Bahçesi'nden geçen nehrin bir kıyısında ortaya çıkıvermişti José.
Burada birkaç söğüt ağacını kemirmiş ve kendine bir de in yapmıştı. Merkezi Bronx Hayvanat Bahçesi'nde bulunan Yaban Hayatını Koruma Derneği'nden (WCS) ekoloji uzmanı Eric Sanderson, "O günlerde bana, Bronx'ta bir kunduz olması olasılığı nedir diye sorsanız, sıfır derdim," diyor. "New York kentinde 200 küsur yıldan beri kunduz yok."
Kentin, New Amsterdam adı altında bir Hollanda yerleşimi olduğu 17. yüzyıl başlarında, kunduzlar Avrupa'da o dönemde çok Moda olan postları yüzünden yoğun olarak avlanıyordu. Kürk ticareti öyle kârlı bir işkolu haline gelmişti ki, bir çift kunduz kentin resmi mühründe kendilerine bir yer edinmişti. Ve hâlâ da mühürde yer alıyorlar. Ama gerçek kunduzlar yok oldu.
Sanderson, Yaban Hayatını Koruma Derneği'nden meslektaşı Stephen Sautner nehrin kıyısında yürürken bir kunduza dair bazı işaretler gördüğünü söylediğinde, işte bu yüzden söylediğine pek inanmamıştı.
Sautner'la birlikte nehri hayvanat bahçesinin otoparklarının birinden ayıran tel örgünün çevresinden dolaşmış ve tam da Sautner'ın dediği yerde José'nin inini bulmuşlardı. Birkaç hafta sonra geri gittiklerindeyse, José'nin kendisiyle karşılaştılar.
Sanderson, "Karanlık çöküyordu," diye anlatıyor. "Nehrin kıyısında durmuş çene çalarken, birden onu gördük. Dibimize kadar yüzdü. Sonra nehirde daireler çizmeye başladı. Biz biraz geri çekildik. O ise bir alarm çağrısı yaptı ve kuyruğunu pat pat suya vurdu."
Kunduzun New York'a geri dönüşü, bir zamanlar araba hurdalarının ve çöplerin atıldığı Bronx Nehri'ni iyileştirmek için 30 küsur yıldır emek harcayan çevreciler ve gönüllüler tarafından büyük bir zafer olarak ilan edildi.
Kunduza, geçen yıllar zarfında nehrin temizlenmesi için federal fonlardan 15 küsur milyon dolar aktarılmasında itici güç olan Bronx'tan kongre üyesi José E. Serrano'nun onuruna, José adı verildi. Sanderson için José'nin öyküsünün daha farklı bir anlamı var.
Yaklaşık on yıldır Yaban Hayatını Koruma Derneği'nde, kent burada kök salmaya başlamadan önce Manhattan adasının nasıl göründüğünü olabildiğince kesin bir şekilde yansıtmayı hedefleyen bir projeyi yönetiyor.
Lenape halkının "çok tepeli ada" sözcüğüne atfen Mannahatta Projesi olarak anılan bu çalışma, zamanı 12 Eylül 1609'un öğleden sonrasına, Henry Hudson'la tayfasının New York Limanı'na girip adayı gördükleri andan hemen öncesine geri çevirmeyi amaçlıyor.
Sanderson, Hudson'ın gördüğü doğa harikasını insanların bugün zihinlerinde canlandırabilmeleri halinde, doğallığını sürdürebilen diğer yerleri korumak için daha fazla mücadele edebilecekleri görüşünde. "İnsanların, New York'un orijinal coğrafyasına âşık olmalarını istedim," diyor. "İnsanların normalde doğayla hiç bağdaştırmadığı bir yerde, doğanın tüm unsurlarıyla işlediğinde ne kadar harika olabileceğini göstermek istedim."
Tepeleri dozerle düzleştirilmeden, sulak alanları betonla kaplanmadan çok önce, Manhattan devasa kestane, meşe ve Amerika ceviz ağaçlarıyla, tuzlu bataklıklarla ve hindi, Kanada geyiği ve Amerika kara ayısı dolu çayırlarla kaplı olağanüstü bir doğal alandı.
Hudson'a göre, "İnsanın ayak basabileceği en hoş topraklardan biri"ydi. 21 kilometre uzunluğundaki bu dar adanın her iki kıyısında da, Lenape halkının kendilerine deniztarağı ve istiridye ziyafeti çektiği kumluk sahiller uzanıyordu. Manhattan'dan akan derelerin uzunluğu 105 kilometreyi aşıyor, çoğu derede birkaç kunduz yaşıyordu. Ve Sanderson'un bakış açısıyla José'nin ortaya çıkması da, o eski günlere açılan nadir bir pencere anlamına geliyordu.
Devamı National Geographic Eylül sayısında...
KISA KISA EYLÜL... Güneş Dünyayı Kurtaracak mı? Dünyanın enerji ihtiyacının kat kat fazlası hergün gezegenimize yağıyor. Mesele, yetecek kadar güneş ışığını depolamak. Güneş enerjisi özel dosyası... Somali’nin Perde Arkası Açık sularda kol gezen korsanlar, Somali gerçeğini anlatmakta yetersiz kalıyor. Başkent Mogadişu yıkıntı halinde. İnsanlar şiddet ve açlıkla boğuşuyor. Bütün bunların yanında hayat her şeye rağmen devam ediyor. Somali’nin öteki yüzü... İğneada Karadeniz’in batı kıyısında su içindeki ormanları, benzersiz mantar türleri ve sazlıklarıyla fantastik bir kasaba.
National Geographic Eylül sayısında tüm okurlarına özel yapım Türkiye haritası hediye ediyor!
400 yıl önceki New York
Son yıllarda New York'a gelen en şaşırtıcı ziyaretçilerden biri José adındaki kunduzdu. Nereden geldiği hakkında kimsenin fikri yoktu.
Ekologların tahmini, kuzeydeki Westchester ilçesinden çıkıp, Bronx Nehri'nden yüzerek buraya ulaştığı yönündeydi. 2007 kışında bir sabah, Bronx Hayvanat Bahçesi'nden geçen nehrin bir kıyısında ortaya çıkıvermişti José.
Burada birkaç söğüt ağacını kemirmiş ve kendine bir de in yapmıştı. Merkezi Bronx Hayvanat Bahçesi'nde bulunan Yaban Hayatını Koruma Derneği'nden (WCS) ekoloji uzmanı Eric Sanderson, "O günlerde bana, Bronx'ta bir kunduz olması olasılığı nedir diye sorsanız, sıfır derdim," diyor. "New York kentinde 200 küsur yıldan beri kunduz yok."
Kentin, New Amsterdam adı altında bir Hollanda yerleşimi olduğu 17. yüzyıl başlarında, kunduzlar Avrupa'da o dönemde çok Moda olan postları yüzünden yoğun olarak avlanıyordu. Kürk ticareti öyle kârlı bir işkolu haline gelmişti ki, bir çift kunduz kentin resmi mühründe kendilerine bir yer edinmişti. Ve hâlâ da mühürde yer alıyorlar. Ama gerçek kunduzlar yok oldu.
Sanderson, Yaban Hayatını Koruma Derneği'nden meslektaşı Stephen Sautner nehrin kıyısında yürürken bir kunduza dair bazı işaretler gördüğünü söylediğinde, işte bu yüzden söylediğine pek inanmamıştı.
Sautner'la birlikte nehri hayvanat bahçesinin otoparklarının birinden ayıran tel örgünün çevresinden dolaşmış ve tam da Sautner'ın dediği yerde José'nin inini bulmuşlardı. Birkaç hafta sonra geri gittiklerindeyse, José'nin kendisiyle karşılaştılar.
Sanderson, "Karanlık çöküyordu," diye anlatıyor. "Nehrin kıyısında durmuş çene çalarken, birden onu gördük. Dibimize kadar yüzdü. Sonra nehirde daireler çizmeye başladı. Biz biraz geri çekildik. O ise bir alarm çağrısı yaptı ve kuyruğunu pat pat suya vurdu."
Kunduzun New York'a geri dönüşü, bir zamanlar araba hurdalarının ve çöplerin atıldığı Bronx Nehri'ni iyileştirmek için 30 küsur yıldır emek harcayan çevreciler ve gönüllüler tarafından büyük bir zafer olarak ilan edildi.
Kunduza, geçen yıllar zarfında nehrin temizlenmesi için federal fonlardan 15 küsur milyon dolar aktarılmasında itici güç olan Bronx'tan kongre üyesi José E. Serrano'nun onuruna, José adı verildi. Sanderson için José'nin öyküsünün daha farklı bir anlamı var.
Yaklaşık on yıldır Yaban Hayatını Koruma Derneği'nde, kent burada kök salmaya başlamadan önce Manhattan adasının nasıl göründüğünü olabildiğince kesin bir şekilde yansıtmayı hedefleyen bir projeyi yönetiyor.
Lenape halkının "çok tepeli ada" sözcüğüne atfen Mannahatta Projesi olarak anılan bu çalışma, zamanı 12 Eylül 1609'un öğleden sonrasına, Henry Hudson'la tayfasının New York Limanı'na girip adayı gördükleri andan hemen öncesine geri çevirmeyi amaçlıyor.
Sanderson, Hudson'ın gördüğü doğa harikasını insanların bugün zihinlerinde canlandırabilmeleri halinde, doğallığını sürdürebilen diğer yerleri korumak için daha fazla mücadele edebilecekleri görüşünde. "İnsanların, New York'un orijinal coğrafyasına âşık olmalarını istedim," diyor. "İnsanların normalde doğayla hiç bağdaştırmadığı bir yerde, doğanın tüm unsurlarıyla işlediğinde ne kadar harika olabileceğini göstermek istedim."
Tepeleri dozerle düzleştirilmeden, sulak alanları betonla kaplanmadan çok önce, Manhattan devasa kestane, meşe ve Amerika ceviz ağaçlarıyla, tuzlu bataklıklarla ve hindi, Kanada geyiği ve Amerika kara ayısı dolu çayırlarla kaplı olağanüstü bir doğal alandı.
Hudson'a göre, "İnsanın ayak basabileceği en hoş topraklardan biri"ydi. 21 kilometre uzunluğundaki bu dar adanın her iki kıyısında da, Lenape halkının kendilerine deniztarağı ve istiridye ziyafeti çektiği kumluk sahiller uzanıyordu. Manhattan'dan akan derelerin uzunluğu 105 kilometreyi aşıyor, çoğu derede birkaç kunduz yaşıyordu. Ve Sanderson'un bakış açısıyla José'nin ortaya çıkması da, o eski günlere açılan nadir bir pencere anlamına geliyordu.
Devamı National Geographic Eylül sayısında...
KISA KISA EYLÜL... Güneş Dünyayı Kurtaracak mı? Dünyanın enerji ihtiyacının kat kat fazlası hergün gezegenimize yağıyor. Mesele, yetecek kadar güneş ışığını depolamak. Güneş enerjisi özel dosyası... Somali’nin Perde Arkası Açık sularda kol gezen korsanlar, Somali gerçeğini anlatmakta yetersiz kalıyor. Başkent Mogadişu yıkıntı halinde. İnsanlar şiddet ve açlıkla boğuşuyor. Bütün bunların yanında hayat her şeye rağmen devam ediyor. Somali’nin öteki yüzü... İğneada Karadeniz’in batı kıyısında su içindeki ormanları, benzersiz mantar türleri ve sazlıklarıyla fantastik bir kasaba.
National Geographic Eylül sayısında tüm okurlarına özel yapım Türkiye haritası hediye ediyor!
400 yıl önceki New York
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.